Tuesday 20 November 2012

CL dergisinde Galatasaray - Turkish Delight

Sampiyonlar Ligi dergisi H grubunun bulundugu bolumu Galatasaray'a ayirmis. 

Yazida ozetle Galatasaray'in Burak Yilmaz'in attigi altin hat-trick sayesinde grupdaki ilk galibiyetini aldigi ve grubun alt sirasindan 2. siraya yukseldigi, gruplardaki ucuncu maca kadar Avrupa'da oynadigi 16 macta gol atmamasina ragmen Turkiye Liginde Sari Kirmizililar icin oynadigi 12 macta 10 gol atan Burak'in Avrupa'da da gol atmasi sadece an meselesiydi yaziyor. Burak deplasmanda alinan bu galibiyetin tum takim icin donum noktasi oldugunu soylemis. Ayrica "uzerimizde buyuk bir baski vardi, fakat deneyimli bir ekibimiz ve cok iyi hocamiz var" demis.  

**********************************************************************

Daha once de "20 years of the Champions League 1992-2012" isimli dergide asagidaki yazi yayinlanmisti.

Bu yazida da Galatasaray'in Turkiye Liginde aldigi basarilar disinda Avrupa'da kupa kazanan tek Turk kulup oldugundan bahsetmisler. Ayrica bir sonraki sezonda da Sampiyonlar Liginde ceyrek finale yukseldigi yaziyor. 

Sunday 14 October 2012

Dollar Dirk’in Fenerbahçe’deki harika dünyası


Önemli Not: Bu yazi Hollanda'da satilan Voetbal International dergisinin 41. sayisinda yayinlanan yazinin cevirisidir. Kendi yorumlarim degildir

Temiz Kramponlar Operasyonu

Cuma gunu Dirk Kuijt Hollanda milli takimi ile De Kuip’e donuyor. Forvet oyuncu Feyenoord yerine Fenerbahce’yi tercih etti. Rakiplerine bedava araba ve cantalar dolusu para dagitan adamlarla ayni gemiye atladi. Yer alti dunyasi futbola surekli daha cok yakinlasiyormus gibi gorunuyor. Katwijkli ideal damat futbolun yer alti dunyasina nasil dustu?

5 aralik 2011

Turkiye’de kanallar bu goruntuye doyamiyorlar: Televizyonda uzerinde “polis” yazan hirka giymis 2 sakalli adam ellerindeki el arabasini dengede tutmaya calisiyor. Uzerinde 12 bin sayfadan olusan 26 mavi dosya bulunuyor. Bunlar Fener Dolandiriciliginin kayitlari.
Fenerbahce gecen sene sampiyonlugu satin aldi. Yonetim hapise atildi. Oraya gidecek en son adam Kuijt olabilirdi herhalde. Taraftarlarin sevgilisi gecen sene hic de kararsiz degildi. Futbol’da gercek ask diye bir sey vardi. Feyenoord’a donmeyi cok istiyordu:

“Feyenoord hala kalbimde. Feyenoord’da bir kez daha oynamak istedigimi her zaman soylemisimdir. O hayalim hala var.” 10 subat 2011 RTV Rijmond.

”Dogruyu soylemek gerekirse Liverpool’da her sozlesme imzaladigimda aklimda surekli Feyenoord vardi. Simdi de oyle. 35 yasinda donmek de istemiyorum cunku o zaman De Kuip’den ayrilan Kuyt’ten cok farkli bir Kuyt olurum.” 4 haziran 2011 Algemeen Dagblad (gazete).

“Herkes bir kez daha Feyenoord’a donmek istedigimi biliyor, fakat futbol’da zamanina karar vermek her zaman zordur.” 14 kasim 2011 RTV Rijnmond

“Feyenoord’a futbolu yavas yavas birakmak icin degil gercekten faydali olmak icin donmek istiyorum.” 17 kasim 2011 Feyenoord TV

Bonservisi sadece 1 milyon Euro oldugu icin Feyenoord’un sansi varmis gibi gorunuyordu.
Gorunuyordu...

Amsterdam, 3 haziran 2012

Futbolcu menajeri Rob Jansen ve Dirk Kuijt o aksam mutlu bir sekilde el sıkıstşılar. 3 sene icin en az 7 miljon Euro 32 yasindaki bir oyuncu icin fena degil. Katwijkli oyuncu Yildirim ailesine cok tesekkur etmek istiyor. Jansen yeni kuluple yapilan pazarliklari anlatmaktan oldukca memnun gorunuyor. Kendisine ait olan websitesi Sport Promotion’da Kuijt’e 14 tane teklif geldigi yaziyor. Sonucta sansli olan kulup Fenerbahceydi “cunku o kulup Dirk’i gorusmeler sirasinda en iyi hissettiren kuluptu”. 87 kez milli takim formasini giyen oyuncu sozlerine soyle devam ediyor: “Bu kulup ilk andan itibaren bende yasamaya basladi.”
Yardimci baskan Alaeddin Yildirim, baskan Aziz’in kardesi, ve genel direktor Hasan Cetinkaya Kuijt’u planlariyla etkilemisti:”Kalpleri kulupleri icin atan insanlar. Buna sahit olmak muthis bir duygu. Sana formayi formaya ve renklere gosterdikleri muthis saygiyla sunuyorlar.”
Ikili o anda mahkemeden gelen haberle davacinin şikeden dolayi bir kac sene hapis cezasi talep ettigini ogreniyor. Onlar bu iste kesinlikle yalniz degiller. Turkiye’de profesyonel futbol tamamen rayindan cikmis durumda. Turkiye ligi icin “match-fixing” yerine “league-fixing” tabirini kullanmak daha dogru olur. Basrolde de Kuijt’un takimi var. Dirkcigin harikalar diyarini burada goreceginiz polis dosyalarinda okuyabilirsiniz.

Istanbul, nisan 2011

Beyaz bir sporarabasi ilk bahar gunesinde isildiyor. Ali Kiratli siyah, kirmizi ve sari bir logo ile oynuyor. Avucunun ortasinda siyah bir at resmi gorunuyor. Uzerinde de siyah harflerle Porsche yaziyor. Konforlu deri koltuga yerlesiyor ve bir parmak hareketi ile Bose marka muziksistemini calistiriyor. 14 hoparlor subwoofer ile birlikte konser salondaki gibi net sesler cikariyor. Yuzunde bir gulumseme var. Fenerbahce’de sadece en iyisinin en iyisi yeterince iyidir.
Yeni Porsche Panamere arabasi ile yola cikiyor. Istikamet Fenerbahce’nin bir sonraki rakibi olan Eskisehirspor’un antrenorunun evi. Patron Aziz Yildirim sevinebilir, cunku 3 puan yine yolda.
Fakat... Biraz sonra aynasinda polislerin kendisini takip ettigini fark eder ve dur isareti gelir. Bu bir tesaduf degildir. Sert bakisli memurlar oyuncu menajerine bagajini acmasini emreder. Dugmeye basilir ve bagaj kapisi acilir. “O cantayi acin bakalim” denir. Cantayi acar acmaz icinden bir kac deste para dokulur. Cantada en az 400 bin lira var. Memurlar Ali Kiratliya bakarak: “Bu kadar parayla ne yapacaksiniz?” diye sorar. Ali Kiratli kisaca “Ev almaya gidiyordum” diye cevap verir.
Tam bir film gibi. 2011’in basinda polis gizli bir sekilde soyunma odalarina kadar her yere dinleme cihazlari ve kameralar yerlestirdi. Turkiye ligi The Godfather filminin 4. bolumu gibi adeta. Sadece oyuncu yatagina yerlestirilen kesilmis bir at kafasi eksik. Şike iyice kok salmis durumda. Mac sonuclari onceden belirleniyor, pahali hediyeler ve yiginlarca pesin para ile galibiyetler satin aliniyor.
Ozelikle Eskisehirspor’un teknik direktoru ile islerin iyi yurudugu belli oluyor. Kendisi doksanlarda Fenerbahce’nin kaptaniydi, tasinmaz mulk zengini oldu, fakat buyuk bir depremde herseyini kaybetti. Futbola donmusken eline gecen firsatlari degerlendiriyor. Cok kisa bir surede 50 tane altin Rolex’den olusan bir koleksiyona sahip oluyor. Sevgili Yildirim bey sayesinde butun kulup bundan yararlaniyor. Bir gun oyuncularindan birine telefon acar: “Dinle. Sana Mini Cooper ayarladim.” Oyuncusunun yapmasi gereken tek sey biraz daha az iyi oynamak. Isabetsiz bir pas, iskalanan bir top mesela. Yeter ki yenilsinler. Futbolcunun aklinda bir soru var: “Arabanin cantlari ne renk?” Kendisi cantlarin siyah olmasini istiyor. Koc oyuncusunu ikna eder. Hic sorun degil. Biraz zaman gectikten ve ikilinin yaptigi konusmadan hic memnun olmayan partneri ile gorustukten sonra yapilan teklife geri donen oyuncu: “Koc, cantlar beyaz olsun” diyor.
Gorunuse gore Fenerbahce’nin rakipleri Mini Cooperlarda keyifli bir sekilde oturuyor. Sivasspor’un kalecisi de ligin sonunda birden yeni arabasinin icerisinde gorunuyor. Tapelere bakilirsa Dirk Kuijt’un su an 5. sirada bulunan takimi ile ilgili endise etmesine hic gerek yok, zira su an hala Fenerbahce’nin baskani olarak gorevine devam eden Aziz Yildirim’in bir cok kuluple son derece iyi iliskileri var. Her kademeden insanlarla irtibatini 21 farkli ceptelefonu ile sagliyor. Hakem atamalarini bile etkilemeye calisiyor.
Bu Futbol Federasyonunun bir temsilci ile yapilan bir gorusmenin kaydinda belli oluyor. Bu gorusmede Fenerbahce’nin baskani 2010’da oynanan Trabzon maclarina atanan zayif hakemlerden sikayet ediyor. Kendisinin gozunde onlar kendi kulubunun alehinde duduk calan adamlar ve gorustugu Federasyon temsilcisine “o (kotu) kararlarin listesini gonderirim” diyor. Sonrasinda Yildirim su soruyu soruyor: “25. hafta oynanacak Trabzonspor – Kasimpasa macina hangi hakem atandi?” Hattin diger tarafindaki kisi cevap veriyor ve Yildirim kisaca “tamam” dedikten sonra bir de “o hakem adil olmadigi icin biriyle gorusulmesi gerekiyor” diyerek gorev veriyor.
Kuijt’un yeni kulubunde yasananlarin gercek oldugunu dusunmek kisa bir sure oncesine kadar inanilmaz geliyordu. “Ama maalesef boyle” diyor Erkan Alkan. Kendisi 2012 itibariyle Nordin Amrabat’in menajeri ve is gerigi surekli Turkiye’de bulunuyor. “Sureci televizyondan takip ettim. Mini Cooperlar, para, hepsi gercekten oldu. Fenerbahce’de bunlarin merkezindeydi. Bunlar Turk futbolu icin bir utanc.”

Silahlar ve bombalar

Ön sayfalari susleyen sadece Fenerbahce degildi. Istanbul BBli bir oyuncunun birden hizli bir yaris atinina sahip oldugu ortaya cikiyor. Futbol liginden tanidigi ve tesaduf yaris atlari konusunda uzman olan Besiktas kulubunun bir yoneticisinin hediyesiydi. Mini Cooper veya paradan biraz daha farkli bir odul. Iki kulup kupa finalinde karsilasiyor ve Besiktas galibiyet sansini buyutmek istiyor. Bahsi gecen futbolcu ulkenin en hizli ikinci atini talep etmis, fakat pahali oldugu icin sonunda daha yavas ama ayni kandan olan bir at icin anlasiyorlar. Kuijt ata gururla sahip olan bu oyuncuyla karsilasmayacak cunku bu oyuncu, Ibrahim Akin, 2015’e kadar futboldan men edildi. Kendisi at anlasmasindan bir kac ay once o zamanlar milli takimin teknik direktoru olan Guus Hiddink tarafindan Hollanda ile oynanan hazirlik macinin kadrosuna secilmisti.
Hiddink 2011’de ligin dugumunun inanilmaz bir sekilde cozulmesine sahit oluyor. Fenerbahce 2010/2011 liginin yarisinda baya gerideydi, fakat ust uste 18 mac yenilmeyerek tekrar sampiyonluk yarisina dahil oluyor. Tum Turkiye Sivassporla oynanan son maca kilitleniyor. Sokaklarda 90 dakika boyunca sessizlik hakim oluyor. Mac 4-3 bitiyor ve Fenerbahce gol avaraji ile sampiyon oluyor. 17 galibiyet, 1 beraberlik inanilmaz bir performans. Istanbulun Anadolu yakasinda bayram yasaniyor. Fakat kisa bir zaman sonra konfettilerin yerini su bombalari, nargilelerin yerini de goz yasartici gaz aliyor. Gozleri kanlanmis cilgin adamlar gazetecilere saldiriyor.
Cunku az once Avrupa futbolunda yasanan tarihi bir olayla ilgili haber almislardi. Bir Pazar aksami Fenerbahce’nin sampiyonluguna bam baska bir gozle bakilmaya baslandi. Futbolcularin villarina, kuluplerin yonetim odalarina, futbolcu menajerlerinin evlerine, ulkenin her yerinde baskinlar yapiliyor. En az 60 kisi tutuklaniyor. Bunlarin arasinda kulubun direktoru olan Hasan Cetinkaya da bulunuyor.
Yoneticilerin odalarinda bulunan laptoplar ve ceptelefonlari posetlere koyuluyor. Polis gunun sonunda 3 tane 9mm tabanca, 4 tane 7.65mm revolver tabanca, 1 .38 kalibre silah, kursunlar, sahte ehliyet ve futbolcu menajerlerinin sinav kagidi kopyalari gibi bir cok sey elde etmis oluyor. Kuijt’un kulubunun baskaninin villasinda 2 el bombasinin bulundugu ortaya cikiyor. O da tutuklaniyor.
Onun tutuklanmasi ulkede sok etkisi yaratiyor. Bu karizmatik baskan Turkiye’nin en guclu adamlarindan biri. Kendisi askeri usler yaptirarak zengin oldu. Simdilerde ulkenin farkli yerlerinde bulunan insaat, turizm ve savunma sirketlerine sahip, ama o ozellikle futbol sayesinde taniniyor. 20 seneden uzun bir suredir kulup icin calisiyor. 1990’da Guus Hiddink’i takima getirdi, fakat Hollandali 1 sene bile dayanamadi. Yildirim yeni stad yaptirdiginda kahraman oldu. Kulup inanilmaz bir sekilde ilerledi. Oyleki Turkiye ufak gelmeye basladi. Asil olay Sampiyonlar Ligiydi.
Yildirima dokundugunuz zaman bir cok kisiye dokunmus oluyorsunuz. Politika ve ekonomi dunyasinin icerisinde bulunan kisilerle oldugu yakinligini anlatarak sizi sıkmayacagiz, fakat kendisi sokakta Fenerbahce’nin Babasi olarak biliniyor. Fenerbahce Feyenoord’dan cok daha fazla taraftara sahip olan bir kulup. Parali yayin satin alanlarin yarisi Fener taraftari. Sonuclar iyi olunca restoran ve barlarin gelirleri artiyor. Tutuklamalardan sonra Fenerbahce taraftari toplu bir sekilde dekoderlerin iade edilmesi konusunda duyuru yapti. Ortalik karisti.
Parlamento’da bile aniden sikeye verilen cezalarin azaltilmasi icin oy verildi. Ortaya cikanlar Michel Platini ve UEFA’nin korktuklari seylerin gercek oldugunu ispatlamis oldu. Platini Erdoganla yaptigi gorusmede, ozellikle de Turklerin Euro 2020’yi organize etmek istedikleri icin, endisilerinin oldugunu acikliyor. Fransiz baskan sert bir tavir sergiliyor, fakat sozleri tipki bir Turk hamami gibi sisli olan bu ortamda kayboluyor. Olaylarin disinda kalanlarin gelismeleri anlamasi neredeyse imkansiz. Turkiye dedikodu kulturuyle taniniyor. Ilginc anlasmalar, Yildirimin tutuklanmasi, Federasyonun sessiz tutumu, olaylara karisan politikacilar, hepsi en inanilmaz komplo teorilerine yol aciyor. Onlari bir kenara birakiyoruz. Asil soru Futbol Federasyonunun ve adaletin Kuijt’un yeni kulubuyle ilgili nelerin ispat edebildigdir.

Temizlikciler ve mısır

Toplam 93 kisi hakkinda dava acildi. Mahkemede aciklayici tapeler ortaya cikiyor. Mesela bir oyuncu bir imama Fenerbahce’ye gol atmamak icin para alip alamayacagini soruyor. Bazilari ise Kuijt’un yeni kulubune karsi iyi oynamamalari icin araba teklifleri aliyor.
Hersey her zaman acik degil. Supheliler cogu zaman konusurken kod kullaniyor, mesela “Yeni ofisin icin kac tane temizlikciye ihtiyacin var?”, “10 tane temizlikciye ihtiyacim var”, “Temizlikcilerin hangi binaya gitmeleri gerekiyor?” gibi. Bir baska kod da misir. Yildirim’in bu sebze ile ilgili goze batan bir sıklıkta bahsettigi gorunuyor. Mesela “Misirlari hasat ettiniz mi?” diye bir soru soruyor. Kendisi mahkemede misirlarin hobisi oldugunu acikliyor. “Misir tarlalari olan arkadaslarim var” diyor. Un ve ekmek de gorusmelerde sevilenen maddeler olarak geciyor.
Rusvetler, gozdagi, siddet. Futbol Federasyonu onca baskin ve gozaltidan sonra rapor hazirlamak zorunda kaliyor. Raporda tum supheli maclar elden geciriliyor. Aziz Yildirim’in ismi raporun bir cok yerinde geciyor, kardesi Ali’nin de oyle. Ali’nin ismi 31 kez geciyor raporda. Gorusmelerden birinde Fenerbahce’nin bir yoneticisi ona ”Serbest kalacaksin, bu hafta ayarla” diyor. Buna verdigi cevap: “ Ben ayarlarim, fakat onemli olan diger taraf.” Mahkemeye gore “diger taraf”la sampiyonluk yarisindaki en onemli rakipleri Trabzonsporun rakibi kastediliyor.
Gorunuse gore sonuclari satin almak iyi isleyen bir ailesirketi. Aziz kadar olmasa da Ali de aktif. Raporda arkadasi olan illegal bir menajer araciligi ile Galatasaray’in kadrosunu ogrenmeye caslistigi yaziyor. Futbol Federasyonu şike’nin ispat edilmedigini soyluyor, fakat Ali’nin daha fazla arastirilmasina karar veriyor. Ali mactan once Trabzonspor’a karsi oynayacak takimin Brezilyali oyuncusu Vedersonla irtibata gecmis. Vederson daha once Fenerbahce’de oynamisti. Bu olaylarla ilgili sorulan sasirtici sorulara “kagit islerini ayarlamak icin” gorusme ayarladim cevabini verdi.
Sevgili Ali ayni zamanda Karabukle de gorusuyor. Bu gorusmeler kulubunun 9 milyon Euro’ya almak istedigi forvet Emmanuel Emenike ile ilgili. Soylenenlere gore bu gorusmede Emenike’nin Fenerbahce’ye karsi oynanamamasi, Trabzonspor’a karsi ise oynamasi konusulmustu. Sonrasinda bu oyuncunun sakatliktan dolayi ne yazik ki Fenerbahce’ye karsi oynayamayacagi ortaya cikiyor. Lig biter bitmez Fenerbahce onu yuksek bir rakama satin aldi. Ne yazik ki yeni forveti isteyen baskalari da vardi: polis. Kendisi tutuklanan oyunculardan bir tanesi. Serbest birakilir birakilmaz bir an once ulkeden cikmaya calismisti. Fenerbahce icin henuz bir kez bile oynamadan Spartak Moskova’ya satildi. Kuijt’den onceki forvet transferinden sonra “Hayatim icin kacmam gerekiyordu, hayatim icin endiselenmek istemiyordum ve gittim” diye aciklama yapti.
Federasyonun raporunda Ali Yildirim’in disinda Hasan Cetinkaya’nin da ismi geciyor. Toplam 12 kez. Hatta hapise girdi, fakat kisa bir sure sonra serbest birakildi.

Amsterdam, 3 haziran 2012

Ali ve Hasan yavasca Hollanda’ya iniyor. Hollanda’da kis varmis gibi. Gri bulutlarin arasindan Shiphol (Amsterdam havaalani) yazisi gorunuyor. Bu ziyaret icin sabirsizlaniyorlar. Bu sefer basarmayi umuyorlar. Sonucta Fenerbahce’nin adi ve şanı zedelenmisti. Bunlar hep o Michel Platini yuzunden olmustu. Medya’ya elinde şike ile ilgili binlerce belgenin bulundugunu aciklamisti. Hatta Turklerin futbolu lekeledigini ve şike skandalinin Turk futbolu icin hayirli olmadigini soylemisti. Sonuclar ortada olmasina ragmen etkisi yurticinde pek de belli olmuyor. Taraftarlar toplu bir sekilde UEFA’nin yalanlarina inanilmamasi gerektigi yonde aciklama yapiyor. Hasarin yurtdisinda daha buyuk oldugu gorunuyor. Kimse kolay kolay gelmek istemiyor, ama eger alinan sinyaller yaniltmiyorsa Hollanda’da durum farkli olacakti. Kuijt ve menajeri oldukca hevesli gorunuyorlar.
Iki taraf da bugun anlasmaya varmayi umuyor. Turuncular ertesi gun Avrupa Kupasi icin Polonya’ya gidecek. Turkiye turnuvaya katilmiyor. Belki de perde arkasindaki ortam icin boylesi daha iyi. Platini’nin hosuna gitmese de federasyon tum bulgulara ragmen basta bulunanlari men etmeyi reddetti. Bu zehir yavasca Avrupa Futbolunun kanina isliyor. Platini daha once bu milyarlik endustrinin taraftarlarin maclarin adil bir sekilde sonuclanmasina inanmalari sayesinde var olabildigini aciklamisti. Sike olaylarinin surekli ortaya cikmasi olumcul. UEFA caresiz bir sekilde Turkiye Futbol Federasyonunun kisileri teker teker aklamasini izliyor.
Skandalda isimleri gecen Ali ve Hasan’in futbolcu almak gibi islerini yapmalarina izin veriliyor. Kuijt ve Jansenla bulusmaya giderken yolda uygulayacaklari taktikleri konusuyorlar. Liverpool’la daha once anlastilar. Oyuncuyu sadece 1 milyon euro’ya alabiliyorlar, fakat Kuijt’un maasi icin daha buyuk bir butceye ihtiyaclari var ve bunun farkindalar. Bosu bosuna erkenden kalkmamis olsalar bari.  Ikilinin yaninda teknik direktor de gelmisti. Sabah saat 10’da Jansen ve Kuijt ile el sikistilar.
Katwijkli oyuncu (Kuijt) heyecanli. “Fenerbahce hakkinda cok iyi bir sekilde bilgi edindim.” Bunlar Kuijt’un Bert van Marwijkle beraber Polonya’ya ucmadan onceki son izinli gunleriydi, fakat Kuijt “bu gunleri gorusmeler icin seve seve harcarim. Umarim bugun her konuda anlasiriz” demisti.
Ve oyle de oldu. Kuijt senelik 2.85 milyonluk maasa evet dedi. Ayrica oynadigi her mac icin 17.500 euro bonus alacak. Ali’nin abisi haberi hemen aliyor. Hapishane’de ayricaliklari var. Transferle ilgili onunla gorusuldugu acikca ortada. Az da olsa Yildirim kardeslerinin en buyugu icin iyi bir haberdi bu. Kendisi 2 gun once mahkemeden kotu bir haber almisti: senelerce hapiste yatmasi gerekiyordu. Davaci hem Aziz hem kardesi Ali icin uzun bir hapis cezasi talep ediyor.
Kuijt ayni aksam NOS (Hollanda tv kanali) kameralarinin onune geciyor. Eski bir plak gibi surekli ayni cumleleri tekrarliyor. Bu tur transferler icin soylenenler arasinda mutlaka hep “macera”, “hirs” ve “oduller icin oynamak” gecer. Ayrica Fenerbahce’nin Sampiyonlar Ligi’nin on elemelerinde yer aldigini soyluyor. O anda UEFA Fenerbahce’nin on elemelere katilip katilmayacagi konusunda henuz karar vermemisti, Kuijt bu bilgiyi belli ki atlamis. UEFA Fenerbahce’nin on elemelere katilmasi icin (transferden) 3 hafta sonra yani 22 haziran’da yesil isik yakti. Ona bakilirsa transfer gorusmeleri sirasinda Feyenoord’un Sampiyonlar Ligine katilmasi daha garantiydi. Bir sekilde Kuijt bir baskasina asikti: “Fenerbahce planlarini aciklar aciklamaz ikna oldum”.
Iyi bir kelime oyunu. Neyse ki reportaji yapan Han Kok “şike skandalinin kararinda hic mi etkisi olmadi” diye soruyor. Kuijt’un cevabi hazir: “Futbol dunyasinda cok cilgin seyler goruyoruz elbette, ama bu kulubun tekrar dogru yolda ilerleyecegine guveniyorum.”

Istanbul, 21 haziran
Iki hafta sonraki atmosfer muhtesem. Avrupa Kupasi hala devam ediyor, ama Hollanda elendi. Rob Jansen ozel ucakla vardiktan sonra Cetinkaya’ya sariliyor. Kuijt o arada boynunda atkisiyla gelislere dogru yuruyor. Onun icin roportaj maratonu basliyor. Bu da başlı başına bir is sayilir. O gun o kadar cok mikrofon goruyor ki, futbolcudan cok disisleri bakani gibi gorunuyor. Her zamanki gibi saygili bir sekilde kamuoyuna duymak istedikleri seyleri soyluyor. Saglik kontrolunden sonra bile “dunya’nin en iyi doktorlarindan biri” tarafindan muayene oldugunu soyluyor.
Daha sonra kendisini bekleyen 10 bin taraftarin bulundugu stad’daki tanitimi icin ustunu degistiriyor. Esi Getrude gelenleri gorunce etkileniyor. Dolu olan tribunu kamerasiyla cekiyor. Bir sure sonra esini iki kisinin arasinda goruyor. Saginda uzun siyah sacli ismi Samet Guzel olan Fenerbahce’nin tercumani oturuyor. O da suphelilerden biri. Fenerbahce’nin rakiplerinin rakiplerine para vermekle suclaniyor.
Solunda ise zaten tanidigimiz Ali oturuyor. Arkadan siyah gozlukleriyle Dirk’in 3 senelik sozlesme imzalamasina sahit olan kalabaligi izliyor. Gunun sonunda polis tarafindan yakindan takip edilen tercumanla Istanbul’a gelisini konusuyor. Kuyt’e gore bu “cok ozel” bir durum.

Istanbul, 2 temmuz

Ispanya kisa bir sure once Avrupa Sampiyonu oldu. Kulubu en kara gunlerinden birini yasarken Dirk Kuijt esi Gertrude ile Aruba’da bir plajda yatiyor. 2 temmuz 2012 tarihe geciyor. Bu gun Fenerbahceli bazi yoneticilerinin hakkinda karar verildigi gun. Hapishanedeyken tekrar baskan secilen Aziz’e 6 yil ceza veriliyor. Fenerbahce 4 aylik bir zaman diliminde 5 mac satin almis, 3 mac icin de tesebbuste bulunmus. Sampiyonluk yarisindaki rakiplerinin rakiplerine tesvik primleri verilmis. Tum bu olanlarda Aziz’in parmagi varmis.
Kardesi Ali de suclu. Davaci onun icin 3 senelik hapis cezasi talep etti, ama hakim 3 supheli maca karistigi gerekcesiyle 1 sene 5 ay hapis cezasi verdi. Kuijt’e gore kulube kalpten bagli olan kucuk Yildirim yasa dışı bir orgute mensup olmaktan suclu bulunuyor.
Kulubun tercumani da tesvik primleri dagitmaktan 2 sene ceza aliyor. Ve cezalar bu sekilde devam ediyor. Iki baskan yardimcisi da suclu bulunuyor ve hapise gireceklerini ogreniyorlar, tipki muhasebeci ve amator branslari koordinatoru gibi. Dirk Kuijt icin iyi haber ise daha once tutuklanan Hasan Cetinkaya hakkinda yeterli delil bulunmamasi ve serbest birakilmasi.
Bu arada bu surecin ismi Temiz Kramponlar Operasyonu, fakat UEFA buna Temiz Yaniltma Operasyonu diyor. Hapis cezasi alan yoneticiler hala Avrupa’nin en yuksek seviye maclarinda localarda oturuyor. Turkiye’nin karisik adalet sisteminden dolayi hakimin verdigi karari bir de savcinin onaylamasi gerekiyor. O zamana kadar hersey eskisi gibi devam edecek. 
Kuijt’un patronlari savasmaya kararli. UEFA’yi Sampiyonlar Liginden men edildikleri icin kaybettikleri milyonlari geri isteyerek tehdit etmislerdi. Yildirim kararli: “Daragacinda kalsam bile, son sozum Fenerbahce!” O ve kardesi oturduklari yerden bagirmaya ve alkislamaya devam ediyorlar. Yeni forvet Kuijt sayesinde simdiden 2 kez yerlerinden ziplayabildiler.
Turkiye ligi hala 2011’de şike ağı olusturan adamlarin etkisi altinda. Tek basina Fenerbahce bile hukum giyen 4 kisiyi kulupte barindirmaya devam etti. Bunlardan ucu yonetici biri ise tercumandi. Bu arada tercuman gectigimiz pazartesi kulupten ayrildi. Savcinin anca bir kac ay sonra karari aciklamasi bekleniyor. Turk futbol dunyasi telefonlarin hala dinlendigini var sayiyor. Kuijt en iyisi esi ile yaptigi gorusmelere dikkat etsin. Gazeteler tapelerde gecen gorusmeleri ayrintili bir sekilde yayinliyor. Boylece sporsever Turkiye unlu bir oyuncu menajerinin bazi oyunculara cinsel icerikli mesajlar attigini okuyabiliyor mesela. Onu para karsiliginda ziyaret edebiliyorlar, sozlesmelerin uzerinden gecmek icin degil bu arada. Gizli iliskiler de ortaya cikti, eslerini baska oyuncularin esleriyle aldatan futbolcular gibi. Tapeler yuzunden cesitli evliliklerde sorun yasandi.
Agustos’un sonunda oynanan Sampiyonlar Ligi macinda oldugu gibi yasananlarin etkisi hala suruyor. Nasil bir tesaduftur ki, Fenerbahce on elemelerde daha once tutuklanan Emenike’nin takimi Spartak Moskova ile eslesiyor. Kuijt’den once alinan ve tek bir dakika bile oynamadan satilan Emenike’nin takimi. Turkiye’ye tekrar ayak bastiginda kendisini sicak bir karsilama beklemiyordu. Kuijt bu onemli maca sakin bir sekilde hazirlanirken, Emenike onun kadar rahat bir sekilde hazirlanamadi. Kendisi polisler tarafindan 6 saat boyunca sorgulandi. Kafasi bulanmis Emenike macin 74. dakikasinda, takim arkadasi Demy de Zeeuw ikinci sari karti gormeden hemen once oyundan alindi. Sonucta kazanan o oldu; o’nun attigi golun de sayesinde, Kuijt’un gol atmasina ragmen, Fenerbahce Sampiyonlar Liginden elendi. 

Wednesday 26 September 2012

Çok özledik be Alpaslan abi



ultrAslan Avrupa sayesinde bir cok guzel insanla tanistim. Bazilariyla yillardir arkadas, bazilari ile ise adeta abi kardes gibiyiz. Hele iki abim var ki, onlarin yeri ayri; biri Halil (Kemence) abi, biri de Alpaslan (Dikmen) abi. Alpaslan abiyle Halil abi sayesinde tanistim. 2005-2006 senelerinde staj yapmak icin Turkiye'ye gitmistim. Sami Yen'de yalniz kalmamam icin tribunden bir kac kisiyle tanistirmisti Halil abim. Hangi mac oldugunu hatirlamiyorum, ama bir gun Eski Acik'ta Alpaslan abiyle karsilastigimda onunla tanismam icin "Halil abinin selami var" demem yeterli olmustu. O gunden itibaren ne zaman gorse mutlaka hal hatir sorardi. Ilk basta onca insanin ismini nasil hatirladigina, onca insanla nasil ilgilenebildigine cok sasirmistim, ama bunu anlamak o kadar da zor degildi aslinda. Sonucta ortada ortak bir sevda, Galatasaray vardi. Soz konusu Galatasaray oldugunda da akan sular durur ve elinden gelen herseyi yapardi.
Turkiye'de kaldigim surede bana cok yardimi oldu. Onu en son nikah torenimde gordum. O onemli gunumde yanimda olmustu, ben ise onun vedasinda yaninda olamadim. Bu hala icimde bir yaradir. Turkiye'ye senelerdir gitmiyorum o yuzden yanina gidemedim henuz. Gitmeye cesaret edebilir miyim bilmiyorum. Gormeyince sanki hic olmamis gibi geliyor. Sami Yen'in yikildigini gosteren resimlerden de uzak duruyorum mesela. Boyle yapinca sanki geri dondugumde hersey eskisi gibi yerinde olacakmis gibi geliyor. Kendimi kandirmaya calisiyorum aslinda..
Onunla ilgili bir cok anim var, ama onlardan bir tanesi var ki aklima her geldiginde canimi yakiyor. Arabaya bindigimde yaptigim ilk sey mutlaka emniyet kemerini takmak oluyor. Bir gun arabada giderken bunu goren Alpaslan abi "Avrupali oldugu nasil da belli hemen takiyor kemeri" demisti. O zaman gulmustuk, ama simdi bu konusma aklima her geldiginde uzuntuden bogazim dugumleniyor. Ah be abi, ah be abi.. Keske kelimesi cok anlamsiz biliyorum, ozellikle de bu gibi durumlarda, ama keske kemerini takmis olsaydin be abi. Boyle bir sebepten dolayi aramizdan ayrildigina inanamiyorum. Daha cok erkendi be abi..
Kaza haberini aldigimiz ani dun gibi hatirliyorum. Kac sene gecmis uzerinden, ama acisi hala cok taze. Her yerden haber almaya calistik. Inanamadik, inanmak istemedik. Kim inanmak isterki.. Resmi sitede cikinca haber yikildik. Hep baskalarinin basina gelen seyler vardir ya hani kendi basimiza gelecegini dusunmedigimiz, bu da oyle birseydi sanki. Kaza elbette olabilir, ama o bizim Alpaslan abimizdi.. Boyle bir sey onun basina gelmis olamazdi. Sonra haber resmi siteden bir sureligine kalkti tekrar umutlandik, ama maalesef..
Telefon numarasi hala duruyor, bir turlu silmek gelmiyor icimden. Ne bileyim, belki bir gun... keske cikip saka desen be abi..






Thursday 20 September 2012

Manchester HatıЯası

Arabada calan sarki: "ozledim seni, dustum yollara.." hemde nasil ozlemestik seni Galatasaray.. Dile kolay 6 sene bekledik bu ani, sana kavusmayi. 6 sene sonra olmamiz gereken yere, Sampiyonlar Ligine donduk. Sampiyon oldugumuz gunle Sampiyonlar Ligi kuralarinin cekildigi gun arasindaki zaman bir turlu gecmek bilmiyordu. 30 Agustos gunu yasadigimiz heyecanin tarifi yok. Kuralari hem televizyondan hem uefa.com'dan takip ettim, bir yandan CL muzigini duyar duymaz akan gozyaslari ve durmadan titreyen ellerle.
Rakiplerden birinin Arsenal olmasini cok istemistim, ama onun yerine Londra takimi olmasada yinede Ingiltere'den bir rakip cikmisti ve ilk macimizi onlarla oynayacaktik. Hemen isyerinden izin alindi, araba ayarlandi, geriye biletler kalmisti. Biletlerle ilgili kulubumuzun cok gec aciklama yapmasi sinirleri baya bozdu, ama mac gunu yaklastiginda hepsini unuttuk. Hersey tamam derken mactan 3 gun once hastalanmam nasil bir sanssizliktir..
Mac gunu geldiginde ise hala hastaydim, bogaz agrisi bir turlu gecmiyordu. Agri kesicileri alip arkadaslari beklemeye basladik. 12.45 gibi yola ciktik. Avrupa'daki maclarimizda en cok hosuma giden sey yolda Galatasaraylilarla karsilasmak. Ozellikle Almanya ve Hollanda'da oynanan maclarda yollarda farkli farkli plakalar gormek gurur verici. Ilk Galatasaraylilarla Birmingham'dan once mola verdigimiz yerde karsilastik. Normalde Londra - Manchester arasi yaklasik 3 saat suruyor arabayla, ama 2 kez trafige takildigimiz icin biraz daha uzun surdu. Ikinci kez trafige takilmamizin sebebi Galatasaraylilarin bulundugu bir otobusle Manu formali bir bayanin kullandigi arabanin kaza yapmasiydi. Araclarda baya hasar vardi, ama umarim kendilerine bir sey olmamistir ve maca yetisebilmislerdir.
Manchester'a yaklastikca heyecan artiyordu. Old Trafford once levhalarda sonra uzaktan gorunmeye basladi. Etrafta o kadar cok Galatasarayli vardi ki, bizimkiler kesin Manulularin arasindan bilet almis diye dusunduk. Kapilara vardigimizda bu yaziyla karsilastik:


Stada girdigimizde bize ayrilan bolum dolu, diger yerler bostu. Manulular maca 10-15 dk kala stadi doldurmaya basladi. Tezahuratlar stadin disinda basladi, mactan sonra staddan cikana kadar devam etti. Mactan once tezahuratlarimiza karsilik veren tek grup kale arkasinda oturan ve yaklasik 20 cocuktan olusan bir gruptu :) Onlar bagirinca biz alkisladik. Kale arkasinda oturan Manulular surekli bizim tribunu izledi. Gol kacirdigimiz zamanlarda bize donup dalga gectiler, bizde Muslera penaltiyi kurtarinca ve bir pozisyonda gol diye bagirdiklarinda dalga gectik.
"Alemin krali geliyor" sesleriyle sahaya gelen takim ve sonrasinda calan CL muzigini duydugumuzda "iste bu be" dedim. Senelerce bekledigimiz ve ozledigimiz an bu an.
Macin teknik konularina girmeyecegim, sonucta biz oraya maci izlemeye degil takimimizi desteklemeye gitmistik, ama ilk golu yedigimizde eyvah kotu gidecek diye dusunmedim desem yalan olur. Macin basinda verilmeyen penaltimizin penalti oldugunu biz karsidan net gorduk, ama ne hikmetse ne orta hakem, ne yan hakem ne de ne ise yaradigini hala anlamadigim kale arkasinda bulunan hakem gordu. Golu yedikten sonra dusundugumden daha iyi oynadik. Gole yaklastigimizin anlar da oldu. Ozellikle Hamit cok iyi gorunuyordu.
O kadar cok ozlemis ki Galatasaray'i, herkes avizi ciktigi kadar 90 dakika bagirdi. Ne bogaz kaldi ne kulak.
Mactan sonra takimi tribune cagirdik. Once yari sahaya kadar gelip alkisladilar, ama biz cagirmaya devam ettik. Sonra tekrar toplanip tribune kadar geldiler. Eboue'nin son dakikalarda yere yatip cimleri yumruklamasi deli etti, ama herkesten uzun bir sure tribunun onunde kaldi. Hatta egildi ve tesekkur etti.
Uzun bir aradan sonra ve ozellikle Manu'ya bakarak cok daha az CL deneyimi olan aslanlarimizin mucadelesiyle gurur duyduk. Kagit uzerinde en zor macimizi atlattik. Insallah takimimiz en iyi yerlere gelir, biz de bol bol pesinden gideriz.


  










Wednesday 12 September 2012

23 yil sonra ortaya cikan gercek (Hillsborough Faciasi -1989)



Bugun, Hillsborough faciasindan 23 sene sonra, bagimsiz bir panel tarafindan hazirlanan ve Hillsborough’da yasanan gercekleri yazan belge once hayatini kaybedenlerin yakinlariyla daha sonra herkesle paylasildi. 
Belgenin tamami burada: http://www.officialdocuments.gov.uk/document/hc1213/hc05/0581/0581.pdf.
Belgenin ilk sayfasinda taraftarlarin yillardir soyledigi seylerin dogru ciktigini yani orada yasananlara taraftarin sebep olmadigi yaziyor. Asil sebeplerden bazilari sunlar:
- polisin fazlasiyla dolan tribune mudahele etmekte gec kalmasi
- kurtarma ekiplerinin olayin buyuklugunu tahmin edememeleri ve yavas hareket etmeleri
- polis ve kurtarma ekiplerinin arasindaki anlasmazliklar
- hayat kurtarmaya yardimci olabilecek ekipmanlarin ambulanslarda birakilmasi ve yaralilarin oldugu bolgeye goturulmemesi
- ayni sekilde yaralilarin goturuldugu jimnastik salonunda ekipmanin yetersizligi
- stadda guvenlik bariyerlerin noksanligi
- tribunun alabilecegi kapasitenin daha fazla olarak belirlenmesi

Belgede  daha onceki yazimda bahsettigim 1981-1989 seneleri arasinda Hillsborough stadinda yasanan olaylara da yer verilmis. Onca isarete ragmen bu olaylardan ders alinmamisti.

Taraftarlar hep sarhos olmakla suclanmisti bu olaylardan sonra alkollu olup olmadiklarini arastirmak icin cocuklar dahil hayatini kaybedenlerden kan ornegi alinmis. Yakinlarina da alkol ile aralarinin nasil oldugu sorulmus. Belgede belirtildigi uzere kimsenin kaninda asiri derecede alkole rastlanmamis. Bu sonuclar bu suclamanin asilsiz oldugunu ispat etmis oldu. Panele sunulan bir belgede bazi polis memurlarinin ertesi sabah kendi aralarinda taraftarlarin “hayvansi davranislarini” tartistiklari, ayrica onlardan “sarhos yagmaci taraftar” olarak bahsettikleri yaziyor.
1989’da Hillsborough’da yasananlarla ilgili o zaman en yuksek mahkemede calisan Lord Taylor rapor hazirlamisti. (Bu rapordan sonra Ingiliz stadlarindaki tel orguler kaldirilmis ve tum tribunlere oturma yerleri yerlestirilmisti). O raporda da polisin ihmallerinden bahsetmis, taraftarlarin davranislarinin olayi etkilemedigini yazmisti. Panelin hazirladigi belgelere gore polis bu raporda yer alan 164 ifadeyi degistirmek istemis, bunlardan (cogu polisin alehine olan) 116 tanesini degistirmis veya silmis.  Polisin amaci kendi hatalarinin uzerini kapatip tum sucu “sarhos ve biletsiz” taraftara atmakti. Hatta polisin lehine olan aciklamalari cesitli yayin organlari araciligi ile yaymaya karar vermisler.
Taraftarlarin hep savunduklari gercekleri artik herkes ogrenmis oldu. Basbakan David Cameron (hukumet adina), Hillsborough stadinin ev sahibi olan Sheffield Wednesday kulubu, South Yorks Police ve taraftarlara iftira atan The Sun gazetesinin o zamanki editoru Kelvin McKenzie ozur diledi. Henuz ne The Sun gazetesinden genel bir ozur geldi, ne de maci tum itirazlara ve gecerli guvenlik belgesi bulunmamasina ragmen Hillsborough’da oynatan FA’den.
Gercekler ortaya cikti, bazi ozurler dilendi, fakat adaletin tam anlamiyla yerini bulmasi icin gereken kisilere, gereken cezalarin verilmesi gerekiyor. 


(Duzeltme: FA ve The Sun gazetesi bu yazidan sonra ozur diledi. FA ilk yayinladigi aciklamada ozur dilemedigi icin tepki gordu. Tepkilerden sonra bir ozur yazisi yayinladi.)




Tuesday 11 September 2012

Adalet sonunda yerini bulacak mi? (Hillsborough Faciasi -1989)


Hillsborough faciasini cogumuz duymusuzdur. 15 nisan 1989 tarihinde Sheffield'deki Hillsborough stadinda Liverpool ve Nottingham Forest arasinda oynanan FA Kupasi yari final macina giden 96 kisi bir daha evlerine donemedi. Orada yasanan olaylar ve kaybedilen hayatlar yetmezmis gibi, bu olaylardan sonra polis taraftarlari sarhos olmak ve holiganlikla sucladi. Ozellikle “The Sun" isimli gazetenin "The Truth" (Gercek) basligi altinda yayinladigi haber yillardir Liverpool taraftarinin tepkisini cekiyor. Hatta Liverpool taraftarlari "Don't Buy The Sun" (Sun gazetesini almayin) diyerek bu gazeteyi gunumuzde hala boykot ediyor. The Sun gazetesi Liverpool taraftarlarin yerde yatan yaralilarin ve olulerin uzerine isedigini hatta cuzdanlarini caldigini yazmisti. Bununla ilgili hic bir kanit bulunmazken sirf gundem yaratmak icin yazilan bu iftiralara karsi taraftarlar elbette tepkisiz kalamazdi. Taraftarlar tum bu gerceklerin ortaya cikmasini ve gereken kisilerin ozur dilemesini yani adeletin yerini bulmasini istiyor ve buna hic olmadiklari kadar yakinlar.
Yillardir gosterilen tepkiler, pankartlar adaleti saglamaya yetmedi. Bunun uzerine olay meclise tasindi. Ingiltere’de e-petition diye bir olay var. Ingiltere’de yasayan biri mecliste tartisilmasini istedigi bir konuyla ilgili internette dilekce yaziyor. Eger bu dilekce icin 100.000’den fazla imza toplanirsa konu mecliste tartisiliyor. Gecen sene bir taraftar Hillsboroughla ilgili tum belgelerin ortaya cikarilmasi icin dilekce hazirladi. Daha sonra sosyal medyada hizli bir sekilde yayilan bu dilekce icin 100.000’in uzerinde imza toplandi, sonrasinda mecliste gereken arastirmalarin yapilip belgelerin acikca ortaya cikarilmasi konusunda anlasildi. Butun bu belgeler bugun (12 eylul 2012) aciklanacak ve hersey ortaya cikacak. Toplanan imzalar sadece Liverpool taraftarlarindan gelmedi, bu surecin en guzel yani da farkli takimlarin taraftari olanlarin gosterdigi muthis destekti. Ozellikle Liverpool’un ezeli rakibi olan Evertonun taraftarlari bu konuda hep destek oldu.
L.F.C FANS THANK E.F.C FANS.
Peki Hillsborough’da neler yasandi?
Hillsborough stadinda bir gun bir facia yasanacagi onceki senelerden belliydi aslinda. 1981’de FA Kupasi yari final maci yine bu sahada Tottenham Hotspur – Wolves arasinda oynanmisti. Spurs taraftarlarinin daha fazla olmasina ragmen onlara 1989’da facianin yasandigi tribun “Leppings Lane” verilmisti. Macin basinda yine ayni bolume alabildiginden daha fazla taraftar alinmisti, fakat tribun ve saha arasinda bulunan kapilar acildigi icin taraftarlar sahaya atlayabilmis ve olasi bir facia onlenmisti. Eger o gun polisler 1989’de oldugu gibi taraftarlarin sahaya girmelerine izin vermeseydi, facia o gun yasanacakti. 1981’de yasanan bu olaydan sonra Hillsborough stadinda 1987’ye kadar yari final maci oynanmadi. Bu arada Leppings Lane tribunu 3’e, 1989’da ise 6 bolume ayrilmisti. 1987 yari final Leeds – Conventry arasinda oynanmisti ve yine sayisi daha fazla olan Leeds taraftarlarina Leppings Lane tribunu verilmisti. Tribunde yine olmasi gerekenden daha fazla taraftar oldugu icin taraftarlar sıkısmıstı.
Liverpool ve Nottingham Forest 1988’de de yine Hillsborough’da karsilasmisti. Bu kez Leppings Lane tribunu Liverpool Kulubunun sikayet etmesine ragmen yine sayisi daha fazla olan Liverpool taraftarlarina verilmisti. Sıkısmalar olsa da mac kazasiz atlatilmisti.
Ve 1989.. Leppings Lane tribunu yine Liverpool taraftarlarina verilmisti. Takimlar ve stad ayniydi, fakat polislerin basinda bulunan baskomser degismisti. Yeni baskomser bu goreve henuz atanmisti ve deneyimsizdi. Stada girislerin kolay olmamasindan dolayi disarida cok taraftar birikmisti ve s
ıkısmalar baslamisti, baskomser kalabalikla bas edemeyince cikis kapisinin acilmasini emretmisti. Boylelikle taraftar zaten dolu olan orta bolume gitmek zorunda kaldi. Bazi taraftarlar yukaridaki tribune cekilerek kurtuldu, 96 kisi ise tel orguler ve kalabalik arasinda ezilerek can verdi. Tum israrlara ragmen ve taraftarlarin ezildigi kameralarda ap acik gorunuyorken baskomser taraftarlarin sahaya inip kendilerini kurtarmarlarina izin vermedi. Disarida ise yaralilara yardim gec gelmisti. Polisin yaptigi hatalar ortadayken, bu olaylardan taraftar sorumlu tutuldu. Buradaki belge yasananlari ayritilariyla anlatiyor: http://hfdinfo.com/digital/. Isin en ilginc yani ise Hillsborough stadinin guvenlik belgesinin bulunmamasiydi.
Bu mucadele sadece Liverpool taraftarlarinin degil holigan olarak gorulen ve haksizliklara maruz kalan tum taraftarlar icin cok onemli. Bugun tum gercekler ve sorumlular belli olacak. Belki de 23 sene sonra hak sonunda yerini bulacak... #JFT96

Daha fazla bilgi:
http://www.liverpoolfc.com/news/latest-news/hillsborough-10-key-questions-1
http://thehillsboroughdisasterdocumentary.com/15-04-1989-what-really-happened/