Sunday 18 December 2016

Ne zaman kar yağsa akla Juventus gelir..

Şimdiye kadar 2 kez Juventus maçına gittim ve ikisi de şans eseriydi. 

İlki 02.12.2003 tarihinde Dortmund'da oynadığımız maç. 


UEFA İstanbulda yaşanan terör saldırıları nedeniyle maçın tarafsız sahada oynanmasına karar vermişti. Başta UEFA'nın bu kararına kızmıştım, fakat maçın (kulübümüzün isteğiyle) Dortmund'da oynanacağını duyduğumda çok mutlu oldum. Sonuçta Dortmund pek de tarafsız sayılmazdı. Ayrıca orası hem evimize yakındı hem de daha önce uğurlu gelmişti.




Bu maçta da 3 yıl önceki maçta olduğu gibi müthiş bir taraftar desteği vardı. Stadın içi de dışı da Sami Yen'e çevrilmişti. Borussia Dortmund ile oynadığımız maçla ilgili yazımın sonunda yazdığım gibi stadın ismini Ali Sami Yen olarak değiştirmiştik.
Taraftar gibi, takım da üzerine düşeni yapmıştı ve Hakan Şükür'ün attığı gollerle 2-0 kazanmıştık.


İkinci maç ise o malum karlı maç (11.12.2013). Eşim hasta olduğu için salı günkü maça gidemedik. Londra'dan İstanbul'a dönmemizin sebeplerinden biri Galatasaray maclarına gitmekti, ama biz gidemiyorduk. Öylesine bir maç da değil hani, Şampiyonlar Ligi maçıydı. Pek trip atma huyum yoktur (kendisi bu konuda ne düşünür bilmem ama) o gün attığım tribi başka gün atmamışımdır. Gidemediğimize inanamıyordum. Maçı televizyondan izlemek zorundaydım. Kar yağışından dolayı ertelendiğide dünyalar benim oldu. Gitmek için bir fırsat doğmuştu..

Tam sevinmişken, maçın ertesi gün erken saatte oynanacağını öğrendik. O gün benim yeni işyerimdeki ilk günümdü. Öncelikle halletmem gereken bir kaç eksik evrak vardı. Neyseki eşim iyileşmişti ve önce kan grubumu öğrenmek için Beşiktaş'ta bir hastaneye gittik. Hollanda'da doktor kan grubumu öğrenmemin gereksiz olduğunu söylediği için o yaşıma kadar kan grubumu öğrenememiştim. Sonra banka hesabı açmak için Bebeğe gittik. Hesabı açtıktan sonra da evrakları teslim etmek için Mecidiyeköy'deki işyerine gittik. Maç saatine az kalmıştı. Bütün sabah karda dolaşmaktan ayakkabılar su içindeydi. İşyerine vardığımda patron, herşey tamamsa başlayabilirsin dedi. Ama maç var.. "Az önce kan testi yaptırdığım için kendimi iyi hissetmiyorum o yüzden çalışamam. Yarın başlasam?" dediğimde tamam dedi. Derin bir oh çektikten sonra hemen eve fırladık, ayakkabılarımızı değiştirdik ve stada gittik. Ayakkabıları değiştirmiştik, ama stada varana kadar bunlar da sırıl sıklam olmuştu. 

O gün Ali Sami Yen Spor Kompleksi tam anlamıyla bir spor kompleksiydi. Futbol sahası dışında buz pisti ve havuz da vardı. Düşüp bir yerimizi kırmadan stada girmeyi başardık. Hayatımda o kadar üşüdüğümü hatırlamıyorum. Neyseki Sneijder golümüzü attı ve bir kaç saniyeliğine soğuğu unuttuk.

Staddan çıkmak da ayrı sorundu. Merdivenlerin üstü buzlanmıştı. O kadar insan zor şartlara rağmen gelmişti, ama sorumluların aklına merdivenleri temizlemek gelmemişti herhalde. Birbirimize tutuna tutuna çıktık merdivenleri. Birimiz düşse hepimiz yuvarlanırdık. Eve vardığımızda ayaklarımız yara olmuştu. Yaralar bir kaç gün geçmedi. Ayrıca hem soğuktan hem bağırmaktan boğazlarımız da ağrımıştı, ama değdi. O gün o şartlarda maça gitmek delilikti belki, ama yine olsa yine giderim. Tabi passolig kaldırılsa.. 

Monday 3 November 2014

Biletler ve hatıraları - Dortmund


Takımımız kötü oynadığında veya moralim bozuk olduğunda içinde eski biletleri sakladığım albümü alır güzel anılara dalarım. O zamanlar fotoğraf çeken cep telefonları olmadığı için kareleri telefon yerine hafızama kaydetmek zorunda kaldım ve ne zaman eski biletlerime baksam anılarım tekrar canlanır.




Albümdeki ilk biletim aynı zamanda Galatasarayı ilk kez canlı izlediğim maç olduğundan benim için en değerli bilet olan 02.03.2000'de Westfalen Stadında oynanan BVB Dortmund - Galatasaray maçına ait bilettir.









Babam maça bilet bulduğunu söylediğinde çok sevinmiş ve heyecanlanmıştım. Maçtan önceki gece heyecandan uyuyamamıştım. Maç günü sabah erkenden hazırlanmaya başladım. Sarı t-shirtümü giyip üzerinde Galatasaray yazan şapkamı taktım. Saçıma da sarı kırmızı boncuklar taktığımı hatırlıyorum (14 yaşındaydım).

Sabah erkenden çıktık yola babamla. O zamanlar Hollanda'da yaşıyordum. UEFA - CL maçları geç başlasa da  güzel atmosferi görmek ve yaşamak için hep saatler öncesinden çıkardık yola. Hollanda'dan yola çıktığımızda tek Galatasaraylı bizdik, fakat Almanya'ya ve hele stada yaklaştıkca içinde Galatasaraylıların bulunduğu arabalar artmaya başladı. O zamanlar ilk kez şahit olduğum ve hala Avrupa'da oynadığımız maçlarda en çok hoşuma giden görüntü farklı farklı ülkelere ait plakalı arabaların içinde Galatasaraylıları görmektir. Kimi yakın kimi de uzak ülkelerden tek bir amaç için, Galatasaray'ın yanında olmak için yola çıkıyor. Yolda karşılaştığımız Galatasaraylılarla bir zaman sonra birbirimzi takip etmeye başlamıştık. Arabada GPS olmadığı için stada gitmenin en kolay yolu diğer Galatasaraylıları takip etmekti. Bu arabalardan birine yanlış yola sapmak üzereyken babamın ışıkları yakıp söndürerek geri dönmesi için işaret yaptığını da hatırlıyorum.

Stada vardığımızda maça saatler vardı. Vakit geçirmek için stadın etrafında dolaşmaya başladık. Stadın etrafında hep Türk vardı. Kimileri şarkı söylüyor, kimileri yemek yiyordu. Stadın etrafında uzun bir süre dolaştıktan sonra ortada hiç bir sebep yokken gözlüğümün sağ camı yere düşüp kırıldı. Ilk Galatasaray maçımı tek gözle izlemek zorunda kaldım. Yok böyle şanssızlık.

Stadın dışını gördükten sonra içine girdiğimde stadın 3/4nün Galatasaraylılarla dolu olduğuna şaşırmamıştım, ama Almanya'da olduğumuza inanmak da çok zordu. Nihayet maç başlamıştı. Heyecandan yerimde duramıyordum. Bir atakta ayağa kalktım ve tekrar oturmak istediğimde kendime yerde bulmuştum. Ilk kez maça gitmiştim ve sandalyenin ben kalktıktan sonra katlanıp kapanacağını hiç düşünmemiştim. Bu vesileyle onu da öğrenmiş oldum. Hakan Şükür'ün ve özellikle de Hagi'nin attığı golü dün gibi hatırlıyorum. Gollerle gelen sevinç ve gurur bambaşkaydı. Hele ki staddan erken ayrılan Alman taraftarlara kendi sahalarında kendi dillerinde ''Auf Wiedersehen'' diye bağırmak inanılmaz bir duyguydu. Inşallah daha bol bol ''Auf Wiedersehen'' demek nasip olur.

O günden beri Westfalen stadı (adının değiştini biliyorum, ama Westfalen ismini daha çok seviyorum) en sevdiğim stadlardan biri oldu. Hem Galatasaray'a ilk kez orada kavuştuğum için hem de ismini her duyduğumda o güzel anıları tekrar canlandırdığı için. * Bu arada bu yazıyı 4 kasımda oynayacağımız maçtan önce yazıyorum. Umarım bu maçtan sonra çok kötü anılarımız olmaz bu stadda.* Maçta bol bol ''burası Sami Yen burdan çıkış yok'' diye bağırmıştık. Bir sonraki gelişimizde zaten stadın ismini Ali Sami Yen olarak değiştirmiştik :).



Monday 28 January 2013

Drogba'nin transferi ile ilgili kendi sitesinden yaptigi ilk aciklama

"Heyecan verici bir macera"

Pazartesi 28 Ocak 2013

Didier Galatasaray ile 18 aylik sozlesme imzaladi. Hala Sampiyonlar liginde bulunan ve Turkiye Liginde lider olan takima katilan Fildisili oyuncu bunun "Heyecan verici bir macera" oldugunu soyledi.

Su an Fildisi Sahili adina Afrika Kupasinda mucadele etmek icin Guney Afrika'da bulunuyorum ve Galatasaray ile resmen 1,5 senelik sozlesme imzaladim. Turkiye Liginde 18 kez sampiyon olmus ve 2000 yilinda UEFA kupasini kazanan Galatasaray su an Super Ligin lideri ve benim icin ozel olan Sampiyonlar Liginde son 16'ya kaldi ve Schalke 04 ile karsilasacagiz. Beni Istanbul'da heyecanli bir macera bekliyor. Bu tarihi kulubu ve inanilmaz destekleri ile bilinen taraftarlarini tanimak icin sabirsizlaniyorum. Bu benim icin yeni bir maceranin baslangici.



Kaynak: http://www.didierdrogba.com/en/article.asp?info_id=6130

Tuesday 20 November 2012

CL dergisinde Galatasaray - Turkish Delight

Sampiyonlar Ligi dergisi H grubunun bulundugu bolumu Galatasaray'a ayirmis. 

Yazida ozetle Galatasaray'in Burak Yilmaz'in attigi altin hat-trick sayesinde grupdaki ilk galibiyetini aldigi ve grubun alt sirasindan 2. siraya yukseldigi, gruplardaki ucuncu maca kadar Avrupa'da oynadigi 16 macta gol atmamasina ragmen Turkiye Liginde Sari Kirmizililar icin oynadigi 12 macta 10 gol atan Burak'in Avrupa'da da gol atmasi sadece an meselesiydi yaziyor. Burak deplasmanda alinan bu galibiyetin tum takim icin donum noktasi oldugunu soylemis. Ayrica "uzerimizde buyuk bir baski vardi, fakat deneyimli bir ekibimiz ve cok iyi hocamiz var" demis.  

**********************************************************************

Daha once de "20 years of the Champions League 1992-2012" isimli dergide asagidaki yazi yayinlanmisti.

Bu yazida da Galatasaray'in Turkiye Liginde aldigi basarilar disinda Avrupa'da kupa kazanan tek Turk kulup oldugundan bahsetmisler. Ayrica bir sonraki sezonda da Sampiyonlar Liginde ceyrek finale yukseldigi yaziyor. 

Sunday 14 October 2012

Dollar Dirk’in Fenerbahçe’deki harika dünyası


Önemli Not: Bu yazi Hollanda'da satilan Voetbal International dergisinin 41. sayisinda yayinlanan yazinin cevirisidir. Kendi yorumlarim degildir

Temiz Kramponlar Operasyonu

Cuma gunu Dirk Kuijt Hollanda milli takimi ile De Kuip’e donuyor. Forvet oyuncu Feyenoord yerine Fenerbahce’yi tercih etti. Rakiplerine bedava araba ve cantalar dolusu para dagitan adamlarla ayni gemiye atladi. Yer alti dunyasi futbola surekli daha cok yakinlasiyormus gibi gorunuyor. Katwijkli ideal damat futbolun yer alti dunyasina nasil dustu?

5 aralik 2011

Turkiye’de kanallar bu goruntuye doyamiyorlar: Televizyonda uzerinde “polis” yazan hirka giymis 2 sakalli adam ellerindeki el arabasini dengede tutmaya calisiyor. Uzerinde 12 bin sayfadan olusan 26 mavi dosya bulunuyor. Bunlar Fener Dolandiriciliginin kayitlari.
Fenerbahce gecen sene sampiyonlugu satin aldi. Yonetim hapise atildi. Oraya gidecek en son adam Kuijt olabilirdi herhalde. Taraftarlarin sevgilisi gecen sene hic de kararsiz degildi. Futbol’da gercek ask diye bir sey vardi. Feyenoord’a donmeyi cok istiyordu:

“Feyenoord hala kalbimde. Feyenoord’da bir kez daha oynamak istedigimi her zaman soylemisimdir. O hayalim hala var.” 10 subat 2011 RTV Rijmond.

”Dogruyu soylemek gerekirse Liverpool’da her sozlesme imzaladigimda aklimda surekli Feyenoord vardi. Simdi de oyle. 35 yasinda donmek de istemiyorum cunku o zaman De Kuip’den ayrilan Kuyt’ten cok farkli bir Kuyt olurum.” 4 haziran 2011 Algemeen Dagblad (gazete).

“Herkes bir kez daha Feyenoord’a donmek istedigimi biliyor, fakat futbol’da zamanina karar vermek her zaman zordur.” 14 kasim 2011 RTV Rijnmond

“Feyenoord’a futbolu yavas yavas birakmak icin degil gercekten faydali olmak icin donmek istiyorum.” 17 kasim 2011 Feyenoord TV

Bonservisi sadece 1 milyon Euro oldugu icin Feyenoord’un sansi varmis gibi gorunuyordu.
Gorunuyordu...

Amsterdam, 3 haziran 2012

Futbolcu menajeri Rob Jansen ve Dirk Kuijt o aksam mutlu bir sekilde el sıkıstşılar. 3 sene icin en az 7 miljon Euro 32 yasindaki bir oyuncu icin fena degil. Katwijkli oyuncu Yildirim ailesine cok tesekkur etmek istiyor. Jansen yeni kuluple yapilan pazarliklari anlatmaktan oldukca memnun gorunuyor. Kendisine ait olan websitesi Sport Promotion’da Kuijt’e 14 tane teklif geldigi yaziyor. Sonucta sansli olan kulup Fenerbahceydi “cunku o kulup Dirk’i gorusmeler sirasinda en iyi hissettiren kuluptu”. 87 kez milli takim formasini giyen oyuncu sozlerine soyle devam ediyor: “Bu kulup ilk andan itibaren bende yasamaya basladi.”
Yardimci baskan Alaeddin Yildirim, baskan Aziz’in kardesi, ve genel direktor Hasan Cetinkaya Kuijt’u planlariyla etkilemisti:”Kalpleri kulupleri icin atan insanlar. Buna sahit olmak muthis bir duygu. Sana formayi formaya ve renklere gosterdikleri muthis saygiyla sunuyorlar.”
Ikili o anda mahkemeden gelen haberle davacinin şikeden dolayi bir kac sene hapis cezasi talep ettigini ogreniyor. Onlar bu iste kesinlikle yalniz degiller. Turkiye’de profesyonel futbol tamamen rayindan cikmis durumda. Turkiye ligi icin “match-fixing” yerine “league-fixing” tabirini kullanmak daha dogru olur. Basrolde de Kuijt’un takimi var. Dirkcigin harikalar diyarini burada goreceginiz polis dosyalarinda okuyabilirsiniz.

Istanbul, nisan 2011

Beyaz bir sporarabasi ilk bahar gunesinde isildiyor. Ali Kiratli siyah, kirmizi ve sari bir logo ile oynuyor. Avucunun ortasinda siyah bir at resmi gorunuyor. Uzerinde de siyah harflerle Porsche yaziyor. Konforlu deri koltuga yerlesiyor ve bir parmak hareketi ile Bose marka muziksistemini calistiriyor. 14 hoparlor subwoofer ile birlikte konser salondaki gibi net sesler cikariyor. Yuzunde bir gulumseme var. Fenerbahce’de sadece en iyisinin en iyisi yeterince iyidir.
Yeni Porsche Panamere arabasi ile yola cikiyor. Istikamet Fenerbahce’nin bir sonraki rakibi olan Eskisehirspor’un antrenorunun evi. Patron Aziz Yildirim sevinebilir, cunku 3 puan yine yolda.
Fakat... Biraz sonra aynasinda polislerin kendisini takip ettigini fark eder ve dur isareti gelir. Bu bir tesaduf degildir. Sert bakisli memurlar oyuncu menajerine bagajini acmasini emreder. Dugmeye basilir ve bagaj kapisi acilir. “O cantayi acin bakalim” denir. Cantayi acar acmaz icinden bir kac deste para dokulur. Cantada en az 400 bin lira var. Memurlar Ali Kiratliya bakarak: “Bu kadar parayla ne yapacaksiniz?” diye sorar. Ali Kiratli kisaca “Ev almaya gidiyordum” diye cevap verir.
Tam bir film gibi. 2011’in basinda polis gizli bir sekilde soyunma odalarina kadar her yere dinleme cihazlari ve kameralar yerlestirdi. Turkiye ligi The Godfather filminin 4. bolumu gibi adeta. Sadece oyuncu yatagina yerlestirilen kesilmis bir at kafasi eksik. Şike iyice kok salmis durumda. Mac sonuclari onceden belirleniyor, pahali hediyeler ve yiginlarca pesin para ile galibiyetler satin aliniyor.
Ozelikle Eskisehirspor’un teknik direktoru ile islerin iyi yurudugu belli oluyor. Kendisi doksanlarda Fenerbahce’nin kaptaniydi, tasinmaz mulk zengini oldu, fakat buyuk bir depremde herseyini kaybetti. Futbola donmusken eline gecen firsatlari degerlendiriyor. Cok kisa bir surede 50 tane altin Rolex’den olusan bir koleksiyona sahip oluyor. Sevgili Yildirim bey sayesinde butun kulup bundan yararlaniyor. Bir gun oyuncularindan birine telefon acar: “Dinle. Sana Mini Cooper ayarladim.” Oyuncusunun yapmasi gereken tek sey biraz daha az iyi oynamak. Isabetsiz bir pas, iskalanan bir top mesela. Yeter ki yenilsinler. Futbolcunun aklinda bir soru var: “Arabanin cantlari ne renk?” Kendisi cantlarin siyah olmasini istiyor. Koc oyuncusunu ikna eder. Hic sorun degil. Biraz zaman gectikten ve ikilinin yaptigi konusmadan hic memnun olmayan partneri ile gorustukten sonra yapilan teklife geri donen oyuncu: “Koc, cantlar beyaz olsun” diyor.
Gorunuse gore Fenerbahce’nin rakipleri Mini Cooperlarda keyifli bir sekilde oturuyor. Sivasspor’un kalecisi de ligin sonunda birden yeni arabasinin icerisinde gorunuyor. Tapelere bakilirsa Dirk Kuijt’un su an 5. sirada bulunan takimi ile ilgili endise etmesine hic gerek yok, zira su an hala Fenerbahce’nin baskani olarak gorevine devam eden Aziz Yildirim’in bir cok kuluple son derece iyi iliskileri var. Her kademeden insanlarla irtibatini 21 farkli ceptelefonu ile sagliyor. Hakem atamalarini bile etkilemeye calisiyor.
Bu Futbol Federasyonunun bir temsilci ile yapilan bir gorusmenin kaydinda belli oluyor. Bu gorusmede Fenerbahce’nin baskani 2010’da oynanan Trabzon maclarina atanan zayif hakemlerden sikayet ediyor. Kendisinin gozunde onlar kendi kulubunun alehinde duduk calan adamlar ve gorustugu Federasyon temsilcisine “o (kotu) kararlarin listesini gonderirim” diyor. Sonrasinda Yildirim su soruyu soruyor: “25. hafta oynanacak Trabzonspor – Kasimpasa macina hangi hakem atandi?” Hattin diger tarafindaki kisi cevap veriyor ve Yildirim kisaca “tamam” dedikten sonra bir de “o hakem adil olmadigi icin biriyle gorusulmesi gerekiyor” diyerek gorev veriyor.
Kuijt’un yeni kulubunde yasananlarin gercek oldugunu dusunmek kisa bir sure oncesine kadar inanilmaz geliyordu. “Ama maalesef boyle” diyor Erkan Alkan. Kendisi 2012 itibariyle Nordin Amrabat’in menajeri ve is gerigi surekli Turkiye’de bulunuyor. “Sureci televizyondan takip ettim. Mini Cooperlar, para, hepsi gercekten oldu. Fenerbahce’de bunlarin merkezindeydi. Bunlar Turk futbolu icin bir utanc.”

Silahlar ve bombalar

Ön sayfalari susleyen sadece Fenerbahce degildi. Istanbul BBli bir oyuncunun birden hizli bir yaris atinina sahip oldugu ortaya cikiyor. Futbol liginden tanidigi ve tesaduf yaris atlari konusunda uzman olan Besiktas kulubunun bir yoneticisinin hediyesiydi. Mini Cooper veya paradan biraz daha farkli bir odul. Iki kulup kupa finalinde karsilasiyor ve Besiktas galibiyet sansini buyutmek istiyor. Bahsi gecen futbolcu ulkenin en hizli ikinci atini talep etmis, fakat pahali oldugu icin sonunda daha yavas ama ayni kandan olan bir at icin anlasiyorlar. Kuijt ata gururla sahip olan bu oyuncuyla karsilasmayacak cunku bu oyuncu, Ibrahim Akin, 2015’e kadar futboldan men edildi. Kendisi at anlasmasindan bir kac ay once o zamanlar milli takimin teknik direktoru olan Guus Hiddink tarafindan Hollanda ile oynanan hazirlik macinin kadrosuna secilmisti.
Hiddink 2011’de ligin dugumunun inanilmaz bir sekilde cozulmesine sahit oluyor. Fenerbahce 2010/2011 liginin yarisinda baya gerideydi, fakat ust uste 18 mac yenilmeyerek tekrar sampiyonluk yarisina dahil oluyor. Tum Turkiye Sivassporla oynanan son maca kilitleniyor. Sokaklarda 90 dakika boyunca sessizlik hakim oluyor. Mac 4-3 bitiyor ve Fenerbahce gol avaraji ile sampiyon oluyor. 17 galibiyet, 1 beraberlik inanilmaz bir performans. Istanbulun Anadolu yakasinda bayram yasaniyor. Fakat kisa bir zaman sonra konfettilerin yerini su bombalari, nargilelerin yerini de goz yasartici gaz aliyor. Gozleri kanlanmis cilgin adamlar gazetecilere saldiriyor.
Cunku az once Avrupa futbolunda yasanan tarihi bir olayla ilgili haber almislardi. Bir Pazar aksami Fenerbahce’nin sampiyonluguna bam baska bir gozle bakilmaya baslandi. Futbolcularin villarina, kuluplerin yonetim odalarina, futbolcu menajerlerinin evlerine, ulkenin her yerinde baskinlar yapiliyor. En az 60 kisi tutuklaniyor. Bunlarin arasinda kulubun direktoru olan Hasan Cetinkaya da bulunuyor.
Yoneticilerin odalarinda bulunan laptoplar ve ceptelefonlari posetlere koyuluyor. Polis gunun sonunda 3 tane 9mm tabanca, 4 tane 7.65mm revolver tabanca, 1 .38 kalibre silah, kursunlar, sahte ehliyet ve futbolcu menajerlerinin sinav kagidi kopyalari gibi bir cok sey elde etmis oluyor. Kuijt’un kulubunun baskaninin villasinda 2 el bombasinin bulundugu ortaya cikiyor. O da tutuklaniyor.
Onun tutuklanmasi ulkede sok etkisi yaratiyor. Bu karizmatik baskan Turkiye’nin en guclu adamlarindan biri. Kendisi askeri usler yaptirarak zengin oldu. Simdilerde ulkenin farkli yerlerinde bulunan insaat, turizm ve savunma sirketlerine sahip, ama o ozellikle futbol sayesinde taniniyor. 20 seneden uzun bir suredir kulup icin calisiyor. 1990’da Guus Hiddink’i takima getirdi, fakat Hollandali 1 sene bile dayanamadi. Yildirim yeni stad yaptirdiginda kahraman oldu. Kulup inanilmaz bir sekilde ilerledi. Oyleki Turkiye ufak gelmeye basladi. Asil olay Sampiyonlar Ligiydi.
Yildirima dokundugunuz zaman bir cok kisiye dokunmus oluyorsunuz. Politika ve ekonomi dunyasinin icerisinde bulunan kisilerle oldugu yakinligini anlatarak sizi sıkmayacagiz, fakat kendisi sokakta Fenerbahce’nin Babasi olarak biliniyor. Fenerbahce Feyenoord’dan cok daha fazla taraftara sahip olan bir kulup. Parali yayin satin alanlarin yarisi Fener taraftari. Sonuclar iyi olunca restoran ve barlarin gelirleri artiyor. Tutuklamalardan sonra Fenerbahce taraftari toplu bir sekilde dekoderlerin iade edilmesi konusunda duyuru yapti. Ortalik karisti.
Parlamento’da bile aniden sikeye verilen cezalarin azaltilmasi icin oy verildi. Ortaya cikanlar Michel Platini ve UEFA’nin korktuklari seylerin gercek oldugunu ispatlamis oldu. Platini Erdoganla yaptigi gorusmede, ozellikle de Turklerin Euro 2020’yi organize etmek istedikleri icin, endisilerinin oldugunu acikliyor. Fransiz baskan sert bir tavir sergiliyor, fakat sozleri tipki bir Turk hamami gibi sisli olan bu ortamda kayboluyor. Olaylarin disinda kalanlarin gelismeleri anlamasi neredeyse imkansiz. Turkiye dedikodu kulturuyle taniniyor. Ilginc anlasmalar, Yildirimin tutuklanmasi, Federasyonun sessiz tutumu, olaylara karisan politikacilar, hepsi en inanilmaz komplo teorilerine yol aciyor. Onlari bir kenara birakiyoruz. Asil soru Futbol Federasyonunun ve adaletin Kuijt’un yeni kulubuyle ilgili nelerin ispat edebildigdir.

Temizlikciler ve mısır

Toplam 93 kisi hakkinda dava acildi. Mahkemede aciklayici tapeler ortaya cikiyor. Mesela bir oyuncu bir imama Fenerbahce’ye gol atmamak icin para alip alamayacagini soruyor. Bazilari ise Kuijt’un yeni kulubune karsi iyi oynamamalari icin araba teklifleri aliyor.
Hersey her zaman acik degil. Supheliler cogu zaman konusurken kod kullaniyor, mesela “Yeni ofisin icin kac tane temizlikciye ihtiyacin var?”, “10 tane temizlikciye ihtiyacim var”, “Temizlikcilerin hangi binaya gitmeleri gerekiyor?” gibi. Bir baska kod da misir. Yildirim’in bu sebze ile ilgili goze batan bir sıklıkta bahsettigi gorunuyor. Mesela “Misirlari hasat ettiniz mi?” diye bir soru soruyor. Kendisi mahkemede misirlarin hobisi oldugunu acikliyor. “Misir tarlalari olan arkadaslarim var” diyor. Un ve ekmek de gorusmelerde sevilenen maddeler olarak geciyor.
Rusvetler, gozdagi, siddet. Futbol Federasyonu onca baskin ve gozaltidan sonra rapor hazirlamak zorunda kaliyor. Raporda tum supheli maclar elden geciriliyor. Aziz Yildirim’in ismi raporun bir cok yerinde geciyor, kardesi Ali’nin de oyle. Ali’nin ismi 31 kez geciyor raporda. Gorusmelerden birinde Fenerbahce’nin bir yoneticisi ona ”Serbest kalacaksin, bu hafta ayarla” diyor. Buna verdigi cevap: “ Ben ayarlarim, fakat onemli olan diger taraf.” Mahkemeye gore “diger taraf”la sampiyonluk yarisindaki en onemli rakipleri Trabzonsporun rakibi kastediliyor.
Gorunuse gore sonuclari satin almak iyi isleyen bir ailesirketi. Aziz kadar olmasa da Ali de aktif. Raporda arkadasi olan illegal bir menajer araciligi ile Galatasaray’in kadrosunu ogrenmeye caslistigi yaziyor. Futbol Federasyonu şike’nin ispat edilmedigini soyluyor, fakat Ali’nin daha fazla arastirilmasina karar veriyor. Ali mactan once Trabzonspor’a karsi oynayacak takimin Brezilyali oyuncusu Vedersonla irtibata gecmis. Vederson daha once Fenerbahce’de oynamisti. Bu olaylarla ilgili sorulan sasirtici sorulara “kagit islerini ayarlamak icin” gorusme ayarladim cevabini verdi.
Sevgili Ali ayni zamanda Karabukle de gorusuyor. Bu gorusmeler kulubunun 9 milyon Euro’ya almak istedigi forvet Emmanuel Emenike ile ilgili. Soylenenlere gore bu gorusmede Emenike’nin Fenerbahce’ye karsi oynanamamasi, Trabzonspor’a karsi ise oynamasi konusulmustu. Sonrasinda bu oyuncunun sakatliktan dolayi ne yazik ki Fenerbahce’ye karsi oynayamayacagi ortaya cikiyor. Lig biter bitmez Fenerbahce onu yuksek bir rakama satin aldi. Ne yazik ki yeni forveti isteyen baskalari da vardi: polis. Kendisi tutuklanan oyunculardan bir tanesi. Serbest birakilir birakilmaz bir an once ulkeden cikmaya calismisti. Fenerbahce icin henuz bir kez bile oynamadan Spartak Moskova’ya satildi. Kuijt’den onceki forvet transferinden sonra “Hayatim icin kacmam gerekiyordu, hayatim icin endiselenmek istemiyordum ve gittim” diye aciklama yapti.
Federasyonun raporunda Ali Yildirim’in disinda Hasan Cetinkaya’nin da ismi geciyor. Toplam 12 kez. Hatta hapise girdi, fakat kisa bir sure sonra serbest birakildi.

Amsterdam, 3 haziran 2012

Ali ve Hasan yavasca Hollanda’ya iniyor. Hollanda’da kis varmis gibi. Gri bulutlarin arasindan Shiphol (Amsterdam havaalani) yazisi gorunuyor. Bu ziyaret icin sabirsizlaniyorlar. Bu sefer basarmayi umuyorlar. Sonucta Fenerbahce’nin adi ve şanı zedelenmisti. Bunlar hep o Michel Platini yuzunden olmustu. Medya’ya elinde şike ile ilgili binlerce belgenin bulundugunu aciklamisti. Hatta Turklerin futbolu lekeledigini ve şike skandalinin Turk futbolu icin hayirli olmadigini soylemisti. Sonuclar ortada olmasina ragmen etkisi yurticinde pek de belli olmuyor. Taraftarlar toplu bir sekilde UEFA’nin yalanlarina inanilmamasi gerektigi yonde aciklama yapiyor. Hasarin yurtdisinda daha buyuk oldugu gorunuyor. Kimse kolay kolay gelmek istemiyor, ama eger alinan sinyaller yaniltmiyorsa Hollanda’da durum farkli olacakti. Kuijt ve menajeri oldukca hevesli gorunuyorlar.
Iki taraf da bugun anlasmaya varmayi umuyor. Turuncular ertesi gun Avrupa Kupasi icin Polonya’ya gidecek. Turkiye turnuvaya katilmiyor. Belki de perde arkasindaki ortam icin boylesi daha iyi. Platini’nin hosuna gitmese de federasyon tum bulgulara ragmen basta bulunanlari men etmeyi reddetti. Bu zehir yavasca Avrupa Futbolunun kanina isliyor. Platini daha once bu milyarlik endustrinin taraftarlarin maclarin adil bir sekilde sonuclanmasina inanmalari sayesinde var olabildigini aciklamisti. Sike olaylarinin surekli ortaya cikmasi olumcul. UEFA caresiz bir sekilde Turkiye Futbol Federasyonunun kisileri teker teker aklamasini izliyor.
Skandalda isimleri gecen Ali ve Hasan’in futbolcu almak gibi islerini yapmalarina izin veriliyor. Kuijt ve Jansenla bulusmaya giderken yolda uygulayacaklari taktikleri konusuyorlar. Liverpool’la daha once anlastilar. Oyuncuyu sadece 1 milyon euro’ya alabiliyorlar, fakat Kuijt’un maasi icin daha buyuk bir butceye ihtiyaclari var ve bunun farkindalar. Bosu bosuna erkenden kalkmamis olsalar bari.  Ikilinin yaninda teknik direktor de gelmisti. Sabah saat 10’da Jansen ve Kuijt ile el sikistilar.
Katwijkli oyuncu (Kuijt) heyecanli. “Fenerbahce hakkinda cok iyi bir sekilde bilgi edindim.” Bunlar Kuijt’un Bert van Marwijkle beraber Polonya’ya ucmadan onceki son izinli gunleriydi, fakat Kuijt “bu gunleri gorusmeler icin seve seve harcarim. Umarim bugun her konuda anlasiriz” demisti.
Ve oyle de oldu. Kuijt senelik 2.85 milyonluk maasa evet dedi. Ayrica oynadigi her mac icin 17.500 euro bonus alacak. Ali’nin abisi haberi hemen aliyor. Hapishane’de ayricaliklari var. Transferle ilgili onunla gorusuldugu acikca ortada. Az da olsa Yildirim kardeslerinin en buyugu icin iyi bir haberdi bu. Kendisi 2 gun once mahkemeden kotu bir haber almisti: senelerce hapiste yatmasi gerekiyordu. Davaci hem Aziz hem kardesi Ali icin uzun bir hapis cezasi talep ediyor.
Kuijt ayni aksam NOS (Hollanda tv kanali) kameralarinin onune geciyor. Eski bir plak gibi surekli ayni cumleleri tekrarliyor. Bu tur transferler icin soylenenler arasinda mutlaka hep “macera”, “hirs” ve “oduller icin oynamak” gecer. Ayrica Fenerbahce’nin Sampiyonlar Ligi’nin on elemelerinde yer aldigini soyluyor. O anda UEFA Fenerbahce’nin on elemelere katilip katilmayacagi konusunda henuz karar vermemisti, Kuijt bu bilgiyi belli ki atlamis. UEFA Fenerbahce’nin on elemelere katilmasi icin (transferden) 3 hafta sonra yani 22 haziran’da yesil isik yakti. Ona bakilirsa transfer gorusmeleri sirasinda Feyenoord’un Sampiyonlar Ligine katilmasi daha garantiydi. Bir sekilde Kuijt bir baskasina asikti: “Fenerbahce planlarini aciklar aciklamaz ikna oldum”.
Iyi bir kelime oyunu. Neyse ki reportaji yapan Han Kok “şike skandalinin kararinda hic mi etkisi olmadi” diye soruyor. Kuijt’un cevabi hazir: “Futbol dunyasinda cok cilgin seyler goruyoruz elbette, ama bu kulubun tekrar dogru yolda ilerleyecegine guveniyorum.”

Istanbul, 21 haziran
Iki hafta sonraki atmosfer muhtesem. Avrupa Kupasi hala devam ediyor, ama Hollanda elendi. Rob Jansen ozel ucakla vardiktan sonra Cetinkaya’ya sariliyor. Kuijt o arada boynunda atkisiyla gelislere dogru yuruyor. Onun icin roportaj maratonu basliyor. Bu da başlı başına bir is sayilir. O gun o kadar cok mikrofon goruyor ki, futbolcudan cok disisleri bakani gibi gorunuyor. Her zamanki gibi saygili bir sekilde kamuoyuna duymak istedikleri seyleri soyluyor. Saglik kontrolunden sonra bile “dunya’nin en iyi doktorlarindan biri” tarafindan muayene oldugunu soyluyor.
Daha sonra kendisini bekleyen 10 bin taraftarin bulundugu stad’daki tanitimi icin ustunu degistiriyor. Esi Getrude gelenleri gorunce etkileniyor. Dolu olan tribunu kamerasiyla cekiyor. Bir sure sonra esini iki kisinin arasinda goruyor. Saginda uzun siyah sacli ismi Samet Guzel olan Fenerbahce’nin tercumani oturuyor. O da suphelilerden biri. Fenerbahce’nin rakiplerinin rakiplerine para vermekle suclaniyor.
Solunda ise zaten tanidigimiz Ali oturuyor. Arkadan siyah gozlukleriyle Dirk’in 3 senelik sozlesme imzalamasina sahit olan kalabaligi izliyor. Gunun sonunda polis tarafindan yakindan takip edilen tercumanla Istanbul’a gelisini konusuyor. Kuyt’e gore bu “cok ozel” bir durum.

Istanbul, 2 temmuz

Ispanya kisa bir sure once Avrupa Sampiyonu oldu. Kulubu en kara gunlerinden birini yasarken Dirk Kuijt esi Gertrude ile Aruba’da bir plajda yatiyor. 2 temmuz 2012 tarihe geciyor. Bu gun Fenerbahceli bazi yoneticilerinin hakkinda karar verildigi gun. Hapishanedeyken tekrar baskan secilen Aziz’e 6 yil ceza veriliyor. Fenerbahce 4 aylik bir zaman diliminde 5 mac satin almis, 3 mac icin de tesebbuste bulunmus. Sampiyonluk yarisindaki rakiplerinin rakiplerine tesvik primleri verilmis. Tum bu olanlarda Aziz’in parmagi varmis.
Kardesi Ali de suclu. Davaci onun icin 3 senelik hapis cezasi talep etti, ama hakim 3 supheli maca karistigi gerekcesiyle 1 sene 5 ay hapis cezasi verdi. Kuijt’e gore kulube kalpten bagli olan kucuk Yildirim yasa dışı bir orgute mensup olmaktan suclu bulunuyor.
Kulubun tercumani da tesvik primleri dagitmaktan 2 sene ceza aliyor. Ve cezalar bu sekilde devam ediyor. Iki baskan yardimcisi da suclu bulunuyor ve hapise gireceklerini ogreniyorlar, tipki muhasebeci ve amator branslari koordinatoru gibi. Dirk Kuijt icin iyi haber ise daha once tutuklanan Hasan Cetinkaya hakkinda yeterli delil bulunmamasi ve serbest birakilmasi.
Bu arada bu surecin ismi Temiz Kramponlar Operasyonu, fakat UEFA buna Temiz Yaniltma Operasyonu diyor. Hapis cezasi alan yoneticiler hala Avrupa’nin en yuksek seviye maclarinda localarda oturuyor. Turkiye’nin karisik adalet sisteminden dolayi hakimin verdigi karari bir de savcinin onaylamasi gerekiyor. O zamana kadar hersey eskisi gibi devam edecek. 
Kuijt’un patronlari savasmaya kararli. UEFA’yi Sampiyonlar Liginden men edildikleri icin kaybettikleri milyonlari geri isteyerek tehdit etmislerdi. Yildirim kararli: “Daragacinda kalsam bile, son sozum Fenerbahce!” O ve kardesi oturduklari yerden bagirmaya ve alkislamaya devam ediyorlar. Yeni forvet Kuijt sayesinde simdiden 2 kez yerlerinden ziplayabildiler.
Turkiye ligi hala 2011’de şike ağı olusturan adamlarin etkisi altinda. Tek basina Fenerbahce bile hukum giyen 4 kisiyi kulupte barindirmaya devam etti. Bunlardan ucu yonetici biri ise tercumandi. Bu arada tercuman gectigimiz pazartesi kulupten ayrildi. Savcinin anca bir kac ay sonra karari aciklamasi bekleniyor. Turk futbol dunyasi telefonlarin hala dinlendigini var sayiyor. Kuijt en iyisi esi ile yaptigi gorusmelere dikkat etsin. Gazeteler tapelerde gecen gorusmeleri ayrintili bir sekilde yayinliyor. Boylece sporsever Turkiye unlu bir oyuncu menajerinin bazi oyunculara cinsel icerikli mesajlar attigini okuyabiliyor mesela. Onu para karsiliginda ziyaret edebiliyorlar, sozlesmelerin uzerinden gecmek icin degil bu arada. Gizli iliskiler de ortaya cikti, eslerini baska oyuncularin esleriyle aldatan futbolcular gibi. Tapeler yuzunden cesitli evliliklerde sorun yasandi.
Agustos’un sonunda oynanan Sampiyonlar Ligi macinda oldugu gibi yasananlarin etkisi hala suruyor. Nasil bir tesaduftur ki, Fenerbahce on elemelerde daha once tutuklanan Emenike’nin takimi Spartak Moskova ile eslesiyor. Kuijt’den once alinan ve tek bir dakika bile oynamadan satilan Emenike’nin takimi. Turkiye’ye tekrar ayak bastiginda kendisini sicak bir karsilama beklemiyordu. Kuijt bu onemli maca sakin bir sekilde hazirlanirken, Emenike onun kadar rahat bir sekilde hazirlanamadi. Kendisi polisler tarafindan 6 saat boyunca sorgulandi. Kafasi bulanmis Emenike macin 74. dakikasinda, takim arkadasi Demy de Zeeuw ikinci sari karti gormeden hemen once oyundan alindi. Sonucta kazanan o oldu; o’nun attigi golun de sayesinde, Kuijt’un gol atmasina ragmen, Fenerbahce Sampiyonlar Liginden elendi.